21 Ağustos 2011 Pazar

SİZ O ÇOCUKLARI YENİ Mİ ANLADINIZ?


Yıllardır açlıkla sınanan
Yaşam savaşı içerisinde
Annelerin çocukları arasında
Tercih yapmak zorunda kaldığı
Bir kıta var yeryüzünde

Yıllardır insanlığın gözünün içine sokulan
Her yerde demogojiyle adının anıldığı
Amerika’daki çocuklarla karşılaştırılan
Gariban çocukların olduğu
Bir kıta var yeryüzünde

Afrika kıtası…

On yıllardır, açlığı diğer tüm kıtalara yayılmış
Tüm dünyanın açlığını anlamış bir kıta…
Şimdi ise 21. yüzyılda yok olmayla burun buruna!

Bir yardım çağrısı sarıyor dünyayı
Afrika’ya yardımlar, “insanlık” ölüyor sloganları atılıyor

Yıllardır konuşulan Afrika gerçeğinin telaşı
Şimdi sardı insanoğlunu
Şimdiye kadar neredeydin insanoğlu?
Dillerden düşürmediğin Afrika açlığını
Her 6 dakikada 1 çocuk ölmeye başlayınca mı fark ettin?

Büyük dünya ülkeleri şimdi mi vardı bu gerçeğin farkına?
Sizce şimdi mi?
Yoksa bu da mı diplomasi oyunlarının bir parçası!
Bu siyaset oyununa “en fazla yardımı yapan popüler ülkeler” mi katılıyor?
Yeni rant elde etme modası Afrika üzerinden mi sağlanıyor?

Yeni mi öğreniyoruz Afrika’nın aç olduğunu!
Şimdi mi farkına varıyoruz!
Bundan yıllar önce bir fotoğraf yayınlanmıştı Afrika’dan
Ölmek üzere olan bir bebeğin üzerine gelen akbabanın fotoğrafı
O fotoğrafta mı sizi dürtmedi?
O karede de mi anlamadınız gelecekti gerçeği?
O günden bugüne ne yaptınız ki?
Şimdi teker teker Afrika’ya dökülüyorsunuz
Sizce şimdi mi başladı açlık?
Gazeteler manşetler atıyor
“2011 Somali’nin açlık yılı” diye
O çocuklar yıllardır açtı
Siz onların açlığını şimdi mi anladınız?
Evet…
Ölüyor…
Ölen bir şeyler var…
İnsan mı?
Yoksa yıllardır sessiz kaldığınız “insanlığınız mı”?
Orası tartışılır

N.KARABUĞDAY


19 Ağustos 2011 Cuma

ÜZERİNE GÜNEŞİN DOĞDUKLARI


Değerlerle ilgili sorunlarımız var
2 yaşındaki bir bebeğin önüne
Birkaç milyon dolarlık banknot
Bir malikane anahtarı
Bir de oyuncak bebek koyun
Tereddütsüz oyuncak bebeği tercih edecektir…
21. yüzyılın iman eden insanı çok düşünür
Malikane kaç odalı diye?
Sonra içinden o banknotları harcamayı geçirir
Gözü oyuncak bebeği nasıl görsün?
Yeryüzündeki her şeyin üzerine doğuyor güneş
Açlıkla ve ölümle burun buruna yaşamın kıyısında
Afrika’nın da
Yıllardır yer edinebilmek için politikacılarımızın yalakalaştığı
Avrupa kıtasının da
Şairlerimizin heybesindeki kelimelerin yetmediği
İstanbul’un da
Gördüğümüz her şeyin üzerine doğar güneş
Doğar ve batar…
Üzerine güneşin doğduğu her şeyi sevmek…
2 yaşındaki bebeğin
Malikâneye ve milyon dolarlara gösterdiği lakaytlığı
Bizler de sergileyebilsek keşke…
Dünya malının dünyada kalacağını
“Değerlerden” vazgeçmemeyi öğrenebilsek
Hem ne demiş şair
Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak
Bu dünyada “bize ait” ne var ki?

Nupelda KARABUĞDAY

11 Ağustos 2011 Perşembe

POPÜLER FAŞİZM



21. yüzyılda farklı dünyaların farklı hikayeleriyle
İç savaşlar yaşıyoruz nükleerin zirvesinde

Bir yanda açlıktan ölen aileler
Bir yanda gözü doymak bilmez milyarderler
Bir yanda masa altında dönen rüşvet oyunları
Bir yanda yaka paça def edilen yürekler

Yediğimiz kebap Türk olmasına Türk ama
Arabamız Alman
Yediğimiz pizza İtalyan
Demokrasimiz Yunan
Ailecek izlediğimiz filmler Amerikan
Yağımız Arap
Parmaklarımızın altındaki klavye Çinli
Şuanda okumakta olduğunuz kelimeler bile Latinken
Sizler hala ırkçılık peşinde misiniz?

Siz hala komşunuzun “göçmen” olduğundan mı şikayet etmektesiniz
Hala “tek millet, tek dil, tek ırk” derdinde misiniz?
Hala vatanınızdaki “dünyalıları”
Sırf sizin “hemşeriniz” değil diye
Yaka paşa sınır dışı etme zihniyetinde misiniz?

Dünya bizim dünyamız…
Her paralel çizgisinden
Her meridyen yayına
Yeşiliyle mavisiyle bizim dünyamız
İyi kötü bir ismimiz de var “insan”
Şimdi bu ismi
“İnsan”lığı kötülemek niye?
Kendi kendine bile yetemezken insan
Kullandığı her şey başka ülkelerden ısmarlamayken
Yan komşusu hemşerisi olmuş olmamış ne fark eder?
Aynı topraklarda doğmuş doğmamış ne fark eder?

Geçin artık bu uydurduğunuz sıfatlarla insanları “ötekileştirmeyi”
Popüler kültürün yeni ürünü “başkalaştırmayı” çıkartın lugatınızdan
Gelin hep birlikte yüzelim uluslar arası sularda
Siyah ve beyazın birleşiminden gri yaşamlar getirelim dünyaya

İnsanları türlü kategorilere ayırıp
O kategorilerin savaşmasını sağlayan zihniyetten kime hayır gelmiş ki?

N. Karabuğday

8 Ağustos 2011 Pazartesi

OYUNUN ADI: GERÇEK TAKASI



Her yerde farklı terane…
Herkes farklı dünyaların farklı alemlerinde…
Dünya küçük diyorlar ya hep
Birbirine yakın olup aslında “uzak” olan insanları görünce
“O kadar da küçük değil” diyesim geliyor hep…

O kadar da küçük değil evet…
Herkes hayallerinin içinde yaşıyor
Burun buruna yaşayan insanların
Uzak diyarlardaki hayallerini düşünsenize bir
Aslında insanlar birbirlerinden o kadar uzak ki…

Bu uzaklıklar arasında dünyayı küçültmek
Kalıbına zorla uydurulmaya çalışılan bir nesne gibi geliyor
Düşünceler ne kadar uç noktalarda
Ne kadar da uzağız birbirimizi anlamaktan
Empati dedikleri şey hangi deliğe girdi?
Hangi şeytan aldı da götürdü?
Yılan bile deliğinden çıkarken bir tatlı sözle
Bu “empati” denen şey hangi şekilde çıkar ki o delikten?

Oynanılacak oyun aslında çok kolay!
Oyunun adı “gerçek takası”
Kendinizin gerçeğiyle
Karşınızdakinin gerçeğini takas edin
Sonra o gerçeği bir başkasına verip
Yeni bir gerçek elde edinin
Her bir gerçek sizi “asıl” gerçeğe götürecek
Eğer hile yapmadan en son seviyeye ulaşabilirseniz
Kimbilir belki tünelin ucundaki o beyaz ışığı bile görebilirsiniz

Not: Göreceli gerçekleri takas ederken her söylenen “yalan” sizi 1. seviyeye yani bilinmezliğe götürüyor…Oyunun ana kuralı “dürüstlükte” yatıyor…

N.Karabuğday