28 Haziran 2010 Pazartesi
NESİN Kİ?
Kaf dağının ardındaki inci misin?
Kimsenin bulamadığı
Dillerden düşmeyen
Hint kumaşı mısın?
Dünyanın 8'inci harikası mısın?
Batan geminin malı mısın ki
Unutamayayım seni?
Nupelda Karabuğday
26 Haziran 2010 Cumartesi
HAFIZA KAYBI
Çekiyor gözlerinin buğusu
Durduramıyorum kendimi
Bağlasam diyorum halatla kendimi
Çekemesen kendine beni
Ya da bağlasam gözlerimi
Görmesem seni, hiç görmesem
Bence en iyisi hafızamı kaybetmek
Vursam duvardan duvara başımı
Unutabilir miyim o zaman varlığını?
Doğru ya!
Varlığın değil ki canımı yakan
Yokluğun...
Unutabilir miyim onu?
Zaten hiç yokmuşsun
Hiç tanımamışım gibi davranabilir miyim?
Her yerde sana dair notlar görüyorum
Her kelime isminle başlıyor
Bugün kaç kere adını telafuz ettim
Sanırım o kadar matematiğim yok!
Herşey bir yana da...
Biliyor musun
Yüreğim acıyor..
Hem de çok acıyor!
Yokluğun geliyor saplanıyor
Kanatıyor sol yanımı
Ağlıyorum ses yok
Bağırıyorum ses yok
Susuyorum ses yok
Yok ki sana dair hiçbirşey
Tek varolan şey
Yokluğun...
Onu da unutmalıyım...
Başımı diyorum..
Vursam duvara
Hafızamı kaybedip
Unutabilir miyim ki seni?
Nupelda KARABUĞDAY
22 Haziran 2010 Salı
BAŞLIKSIZ...
Gel gör ki hayatta
Paranın dahi ilaç olamayacağı
Tek yara,tek acı
Ölüm
Adı gibi soğuk
İtici
İç gıcıklayıcı
Ürkütücü
Her adı geçtiğinde
Gurbette oluşuma
Sevdiklerimden ayrılığıma
İsyan ettirir beni
Ciğerimi yakar
Göğsümü daraltır
Bir sızı iner gözlerime
Yanağımdan süzülür mechule
Lakin kaçamayız ondan
Kaçsak da bulur zaten
Gölgemizde saklıdır
Çıkacağı gün belli olmaz
Her an hepimize
En sevdiklerimize
Yahut bizzat kendimize
Gelip yapışabilir amansızlığı
İnsan ne için üzülür?
Madem sonunda "ölüm" var
Neden kendi kendine dar eder
Yok eder dünyasını
Madem sonunda ölüm var
Küslükler niye
Nedendir bu düşmanlıklar
Kefenimize mi saracağız kinimizi?
Ölüm her karşıma çıktığında
Bir kez daha anlarım yaşamın kıymetini
Bir kez daha sarılırım sevdiklerime
Ve "özrü" başa alırım kelime haznemde
Bir de şarkı dolanır beynime....:
Ölüm var ölüm ölüm
Kalp kırmak değil çözüm
Unutma bir gün!
ÖLÜM VAR ÖLÜM...
Nupelda KARABUĞDAY
"SON"un HAZİRANI
Geldi Haziran’ın sonu
Gidişinin zamanıdır şimdi
Var mıdır burada davul zurnacı
Halaylarla uğurlayayım seni
Kuralım son bir çilingir sofrası
Tokuşturalım rakılarımızı
Şöyle güzel bir meze yanında
Son kez çarpışsın kahkahalarımız havada
Giderken “elveda” demeyesin sakın
Bilirsin sevmem veda oyununu
“Görüşürüz” de bana giderken
Görüşelim yine olur mu?
İşte geldi Haziran
Gidişlerin zamanı
Haziran’ın sonu değil can acıtan
“Son”un Haziran’ı
Nupelda KARABUĞDAY
21 Haziran 2010 Pazartesi
Ege Bebek
Seni hala kucağıma alamadım
Elinde büyüdüğüm
Üzerimde annemden çok emeği olan
Annenin yavrusunu
Hala öpüp koklayamadım
Bütün teyzelerimi severim ayıramam
Ama anneni ayrı severim Ege bebek
Onun yeri apayrıdır gönlümde
Yere göğe sığdıramam
Güzel annenin güzel yavrusu
Az kaldı gelip seveceğim seni
Güzel güzel oyuncaklar alacağım
Az kaldı...Geleceğim
Nupelda KARABUĞDAY
20 Haziran 2010 Pazar
"BABA"lar günü
18 Haziran 2010 Cuma
Cevapsız Sorularım
İki şekilde susarmış insan
Ya karşısındaki kelimeleri
Taşıyamamış ağır gelmiştir
Ya da
Sadece en büyük cevabı
Susarak verebilmiştir..
Lakin bazen suskunluklar
İnsanın yüreğinde ukte bırakır
Gidenden geriye
Soru işaretleri bırakır
Kalan hiçbir zaman bulamaz
Gidenden kalan soruların cevabını
Giden gider,kalan kalır
Giden benliğini götürür
Cevapsız sorular bırakır
Şimdi aklımdaki soru işaretleriyle
Bıraktığın mekandayım
Dünya yuvarlarak
Nereye dönerse dönsün insan
Geleceği yer yine başladığı yerdir
Ben hala buradayım
Döndüğün gün cevapsız sorularımı SORACAĞIM!
NUPELDA KARABUĞDAY
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)