24 Ağustos 2012 Cuma

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...

Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye koyulup, üç yıl sonra buluşmaya karar verirler... Her biri başka yöne gider. Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir... İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüşlerdir... Beygir merakla sorar: 'Nedir bu halin inek kardeş?' İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır: 'Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş.' Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır: 'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş.' İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir.Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur.Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde lacivert takımlar vardır. İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, 'Nedir bu halin? Neler oldu? , Neden böyle zevkten dört köşesin?' diye sorarlar. Eşek keyifli bir şekilde anlatır: 'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...' 'Eee, sonra ne oldu?' 'Ne olacak beni başkan seçtiler!' 'Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?' 'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!' 'Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?' 'Valla, yarısı anladı ama, bir türlü diğer yarısına anlatamadı!' :))))

26 Ocak 2012 Perşembe

Nazım Hikmet'e açık mektup



Sevgili Nazım Amca
Devir değişti artık
Bu devirde “Tahir olmak da ayıp Zühre olmak da”…
Hatta “sevda yüzünden ölmek de ayıp”…
Karşılıklı çıkar ilişkilerinin olduğu bir devirde
Elmayı seviyorsan şayet onun da seni sevmesi “şart oldu”…
Karşılıksız yaşanan aşklar yerini paramparça kalplere bırakırken
Bir de ardına eklenen gözyaşları çorba kıvamına sokuyor kendilerini
Önceden gönül ilişkilerindeki tartışmalara “bu da tuzu biberi canım” denirken
Şimdilerde fazla baharatlı diye yüzlerine bakılmıyor
Yani senin anlayacağın Nazım Amcacığım
“Tuzu kaçmış sevdaların”…
Senden sonra pek bir değişti devir
Diyordun ya hani gidene“herkes sana benzeyecek” diye
Artık bir benzerini bulmak imkânsız
İlişkiler birbirine zorla uydurulmuş
Elma yarılarıyla dolu
Değişmeyen şeyler de var elbet senin zamanından
Hani bir şiirinde diyordun ya
“Henüz bitmedi sefaletin ziyafeti” diye
Hala bitmedi, öyle ki her gün artmakta
Gönül sefaleti bu Nazım Amca geçmiyor ki kolay kolay…

Tahir ile Zühre öldü
Geriye kaldı bir çuval çürük elma
Ye yiyebilirsen Nazım Amca
Ye yiyebilirsen…

Nupelda KARABUĞDAY