13 Haziran 2011 Pazartesi

MİLLETÇE MATEMATİK KURSUNA GİDELİM!



Herkes bir şey söyledi herkes!
Herkes “ulan nereden geldi bu kadar oy” modunda
Şener Şen filmi tadında bir seçim dönemi atlattık
Ortada bir oy dönüyor
O diyor ben atmadım
Bu diyor abi valla ben atmadım
Kim attı peki bu kadar oyu?
Hayaletler mi?
Hah dur orda!
Öyle derler işte bizim orada!
Bir işi kimse üstlenmiyorsa
Hayaletlerin üzerine atarlar
“Sen yapmadıysan hayaletler mi yaptı” derler
Şimdi şöyle ki ilk alternatif “hayaletler”
Seçim bu ya
Devlet meselesi olunca bütün alternatifleri sıralamak gerekiyor
Erbakan bile partiyi mezardan yönetiyorsa
Bu alternatifi es geçmek ayıp olurdu!
Seçim otobüslerinde Erbakan sesleri yükseliyordu
Adam bildiğin mezardan yönetiyor partiyi
Seçilse sanki hayalet başbakan olacak!
Hayalet parti başkanının olduğu ülkede
Hayalet seçmenin olma ihtimali yüzde kaç olabilir?
İnançlı memleketiz
Biz mezardakilerimizi unutmayız!
Yüzdelerle çok haşır neşir olduk
İkinci alternatife geçeyim
Milyonların içinde boğulduk kaldık
52 milyon, yok yok 69 milyon
Ulan ya bu 17 milyon?
Milyon yetmez
Trilyonluk sandıklar var bir de
Şeffaf…
Oldukça “şeffaf!”
İki gündür yapmadığımız matematik kalmadı
Sayıcalcılar, matematik profesörleri yetişemiyor bu matematiğe
Ben diyorum
Biz gariban milletiz
Ver makarnayı eline
Al oyunu!
Anlamayız
Bilmeyiz öyle “büyük rakamları”
Bunlar “büyyyük rakamlar”
Milyonlar, trilyonlar bize göre değil
Ben özeleştiriyi seven insanım arkadaş!
Madem eleştireceğiz önce kendimizi eleştireceğiz!
Hadi gelin kabul edelim milletçe
Bizim bu kadar matematiğe basmıyor kafamız!
Yani biz gariban milletiz ya
Anlamayız masaların üstündeki (altındaki)
Rakamların (büyük) matematiğinden!


N. Karabuğday

7 Haziran 2011 Salı

ODA ARKADAŞIM HAMSTER OLSUN!



Cerrahpaşa’dan notlar serisinin ikinci bölümündeyiz
Bugün yine aynı bina
Dün gördüğüm aynı yüzler
Doktorlar
Tuvalette suyla taşan mavi tas dahil
Her şey yerli yerindeydi
Yapılan testi merak edenler için anlatayım
Sintigrafi denilen bir makine var
Onun içine girdim bugün
Tıp fakültesi öğrencisi olduğu
Her halinden belli
Gencecik taze delikanlı “hareket etmeyin” dedi
Omzuma bir şey taktı
Ben de refleksle “iğne mi” diye bağırdım
“Hayır hareket etmeyin başa alıyorum” dedi
Şimdi boğazımı çekiyor ya bu makine
Acaba hareket etmemenin içinde “yutkunma” olabilir mi
Diye düşünürken dayanamadım sordum
“Yutkunabilir miyim”
Bu sefer bizim gencecik taze tıp öğrencisi
“Evet hanım efendi yutkunun ama kıpırdamadan
Bakın yine makineyi başa alıyorum” diye çıkıştı
Öf pöf mırın kırın derken makine ile işimiz bitti
Ben sağ, delikanlı selamet ayrıldı yollarımız
Hep beni bulur ya yolda giderken bir muhabbet kulağıma çalındı
“Temel bilimler binasında kobay hayvan yetiştiriliyor” diye
Şimdi beni tanıyanlar iyi bilirler
Benim orayı merak etmeme lüksüm
Yüzde kaç olabilir ki?
Kalktım sordum “temel bilimler binası nerede” diye
Ordan git, buradan dön, şuradan çık diye diye
Sonunda binayı buldum!
Dükkanı erken kapatmışlar…
Yarın bolca hamster yemiyle oradaki hayvanları ziyaret etmeyi düşünüyorum
Eee naparsınız herkesin bir ilgi alanı var
Beni de böyle kabul edin
Evet, evet
BEN DE SİZİ SEVİYORUM…
Bu arada yarın bir de raporlarımla profesör toplantısına katılacağım
Ona göre beni yatıracaklar
Acaba diyorum, hamsterların olduğu bölüme yatırmalarını istesem
Kabul ederler mi?
Arkası yarın…

Nupi.

6 Haziran 2011 Pazartesi

SUYUNDAN DA İÇERİM YOLUNDAN DA GEÇERİM!



Paran varsa Range Rover
Yoksa game over
Diye boşa dememişler
Cerrahpaşa’nın girişine bunu yazmalılar.
Kapıdan içeri girdiğiniz an
Burnunuza ne idüğü belirsiz bir koku
Hastane kokusunu bilirim ben
Malum hastanede büyüdüm
Bu koku o kokulardan değil
Yerler desen pislik içinde
Amcamın biri çamurlu su ile
Yer siliyordu bugün
Kimbilir kaçıncı katı siliyor aynı suyla…
Umuma açık yerlerde tuvaleti pek tercih etmesem de
Merak ederim…
Girdim baktım
Mavi bir tas, musluk sonuna kadar açık, su taşmış
Alafranga tipi tuvalet
Ve şaşırtmayacak derecede “pis”…
Doktorun odasındaki tuvalet ise “mis”
Tahlil için sıramı bekliyordum
Gözlerim dikkatli dikkatli çevreyi süzerken
Güler yüzlü bir bayan oturdu yanıma
Hastalığımı sordu, ben de onunkini falan derken
Malumunuz konu konuyu açtı
İsmi Dilek…
Öğretmen, 3 yıldır bağırsak kanseriyle savaşıyor
O 3 yıl önce tanışmış onkoloji ile
Alaylısı olmuş bu hastalığın
Kemoterapi sonucu kısalan saçları
Yüzünün güzelliğini pek bir ortaya çıkarmış
“Mutluyum, hayatı seviyorum
8 yaşında kızım var
Okulda da bir sürü çocuğum” var benim diyor
Bağırsaklarından göğsüne sıçrayan
“Günümüz hastalığını” yenmekte kararlı!
Sonra bir teyze daha oturdu diğer yanıma
Tesadüf bu ya aynı hastalığa sahibiz
O da “Sen gençsin Allah benim ömrümü sana versin” dedi
Ya yazması kolay da, duyması o kadar zor ki bu sözleri
Tanımadığınız birinin size bunu demesi…
İnsan tanımadığı birine “ömrünü bahşeder mi”
Ediyor işte…
Ah teyzem ah…
Bugün o iki insandan iki büyük şey öğrendim
Birincisi
HAYAT HERŞEYE RAĞMEN
ONDAN VAZGEÇMEMEYE DEĞER!
İkincisi
İNSANLIK ÖLMEMİŞ…
Siz ne kadar bilinen şeyler deseniz de
Teorikte değil pratikte öğrenmek
Somutlaştırıyor bilgiyi…
Tam da Gorgias’ın dediği gibi
Bilgi sözlerle aktarılmıyor
Yaşamak lazım…
Paylaşılan acılar da
İnsanlara bir şeyler katıyor
Yeni şeyler öğretiyor
Doğruymuş be!
Gerçekten de acı paylaştıkça azalıyormuş!
Açın Pollyanna pencerelerinizi
Hayat yaşamaya değer beyler bayanlar
Bakın ben mesela bugün
Radyasyonlu su içtim!
Çok çılgıncaydı!
Bu arada görürsem
Volkan Konak’a soracağım
Acaba bahsettiği “su” bu muydu?
Arkası yarın…

Nupi