23 Eylül 2011 Cuma

PAYIMA DÜŞEN ÇOCUKLUK



Camdan heykeller yaptım hayat üzerine
Çeşitli şekillerde duygulara dair
Bir gün kırıldı heykeller, parçalandı
Ellerime battı ellerim kanadı

Oysaki göğün mavisi verirken kendini siyaha
Yıldızlar siyaha inat parlardı hep
Acıya inat yaşamak gibiydi onlarınki
Siyaha inat bembeyaz parlamak

Ellerimin kanamasına aldırmadan
Yapabilir miydim ki yeni heykeller?
Değer miydi onların ihtişamsı güzelliklerine?
Yeni acılar mayalayabilir miydim avuçlarımda?

Yok ki masumluğu inadına bencil hayat
İlmek ilmek sökülüyor çocuksu gülüşlerimiz
Hayat hecelerimizi alıyor almasına da
Gülüşlerimizi bıraksa bari

Yüreğimiz bir dere misali
Dönüyor dolaşıyor ağlıyor
Gideceği yeri bulamıyor
Sonunda oluk oluk taşıyor

Elimde pembe balon kokusu
Dizimde takılıp düştüğüm taşın izi
Yüzümde tuzunun tadı kalmış gözyaşlarım
Şimdilerde bir çocukluk geçer hatırımdan


Yaşamın en güzel yerinde olmak
Çocuklukta yaşamak isterdim
Yetişkinlik bana göre değil
Seneleri bölseler payıma düşer mi çocukluk?


N. Karabuğday

6 Eylül 2011 Salı

ZAMANSIZLIK HALİ



Bazı zamanlarda dursun istiyorum her şey
Anlamsızlaşıyorlar çünkü…

Bazı zamanlarda kocaman bir fil oturuyor üzerime
Ağlasam gitmiyor…

Bazı zamanlarda yanıyor canım, elim ayağıma dolanıyor
Islanıyor yanaklarım, bir şey değişmiyor…

Bazı zamanlarda dönüyorum kendime
Ve en çokta bu zamanlarda nefret ediyorum kendimden

Bazı zamanlarda anlıyorum çaresizlik neymiş
Çare “biz” olsakta…

İşte bu gibi zamanlarda açıyorum bu blogu
Üç kelime iki satır karalıyorum…

Sadece bu zamanlarda gidiyor üzerimdeki fil
Yanaklarım kuruyor
Bir şeyler değişir gibi oluyor
Ve ben kendimi seviyorum
İşte tam da bu gibi zamanlarda…


N. Karabuğday