25 Eylül 2010 Cumartesi

KEDİNİN İŞİ

.

Hiç fena bir gün sayılmaz
Güneşin keyfi yerinde
Saat sabahın sekizi
Ben daha uyumadım
Sadece esniyorum
Kedi kolumun altında mırlıyor
Çok sıcak tüyleri ısıtıyor bedenimi
Alçak kedi
Yanıma yattı uykumu getirdi
Aslında ben uzun uzadıya yazacaktım
Ama dedim ya işte kedinin işi...
Mırrrrrrrrr ZzZzZzZ...

17 Eylül 2010 Cuma

ÇAKTIRMAYIN BEN "O"YUM...



Aşk… Belki de yeryüzündeki ilk fiil “aşık olmak”… Toprak suya aşık, su martıya,kış beyaza,yaz başağa,Adem Havva’ya…Sahi Adem ve Havva’nın aşkları nerede kök saldı ve yeşerdi? Suç işledikleri ağaç hala veriyor mudur meyvesini ya da başka başka aşıklar da işliyorlar mıdır aynı suçu? Adem’in özündeki aşk mı yeşertti elmanın tohumunu?

Ben de Havva kadar eskiyim.Havva kadar doğurganım,omurgandan aldığım canla yeni iklimler yetiştirebilirim,ilk çağlara varıncaya dek yaşatırım aşkını. Havva kadar güçlü olsam da, onun kadar da kırılganım…Ellerimdeki incir yaprağıyla siliyorum gözyaşlarımı. Nil’in damlalarını görüyorum masmavi…Sahra’nın suyu emip çölleşmesine tanığım.Mezopotamya’nın her efsanesinde adım geçiyor sana dair. Babil bahçelerinde de çok gezmişliğim var,topladığım üzümlerden şaraplar yapıp,şerefine içiyorum her gece Kapadokya’da gün batımını seyrederek… Savaşıyorum aşkına,göğsümden kanlar akıyor Anadolu’nun her bir toprağına…Davul zurnalar çalıyor yüreğimin ortasında,barış naraları atıyorum aşkının verdiği coşkuyla.

Sen bilmiyorsun ama,ananın göğsündeki süt zerreciği de bendim, doğarken üzerine yapışan kan da bendim…Hani seni öze bağlayan kordon varya,benim yüreğimin tam ortasından kesildi…İlk adımın bendim,ilk toprağa düştüğünde kanayan yarandım.İlk yenilgin olmakla birlikte ilk zaferin de bendim,ilk öpüşündüm. Yüzüne damlayan her yağmur damlasıydım ben…Her kadında bana tutkundun sen, adıma çok şiirler yazdın…


Çizdiğin tüm resimler aslında “benim eserimdi”… Ve hayatın boyunca görüp görebileceğin bütün güzel şeylerin altında benim imzam olacak…Ben kim miyim?


Havva ile Adem’den olma AŞKIN TA KENDİSİYİM…

15 Eylül 2010 Çarşamba

EŞEK DEYİP GEÇME ARKADAŞIM




Aslına bakarsanız eşeği aşağılamamak lazım.

Aşağılanması gereken, canlı olup hayvan ve bitki kategorisinde olmayan hatta birçok diplomaları bulunanlar bile olabilirler…

Bu bizim yaptığımız bir hata…
"Eşeklik yaptı, bi eşeklik yaptım işte, abisi affet eşeklik etti”
Ne alaka hemşerimmmm! “Eşeklik yaptı” da deyip geçmemeli!!

İnsanoğlu pek tabiî ki evcil ya da ehlileştirilen hayvanlardan daha çok faydalı olabilir “topluma”.
Ama maalesef bizler çoğu kez düşünemiyoruz yakın çevremizdeki bu hayvanların ne kadar da faydalı olduklarını ve hayatlarımızı kolaylaştırdıklarını. Bu yüzden olsa gerek ki kötü olduğunudüşündüğümüz kişilerde kullanılır bu tanımlar. Mesala geç algılayana “kuş beyinli” deriz biz.
En aşağılayıcısı da “eşek gibi, köpek gibi,kedi(nankör) gibi”dir. Halbuki bu hayvanlar en eski çağlardan bu yana evcilleşen ve bizlerle iç içe olan hayvanlardır.

Bir de insanlarca asla yadrganmayan tanımlamalarımız da var tabi
”aslan gibi, koçum benim be” gibi…

Hiç düşündünüz mü neden bu 4 ayaklı tüy torbası mülayim eşekler yakinen aramızda yoklar?
Çünkü 2 ayaklılardan o kadar çok varki aramızda, hemde diplomalılarından bu yüzden eşeğe gerek yok. Bakın şimdi size bir fıkra anlatayım ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız:

“ 1950’lerde Amerikalı mühendisler Türkiye’ye gelmiş.Yer Kayseri.. O zamanlarda yolları belirleyecek alet yok tabi, düzgün eleman yok ki alet olsun. Bayındırlık mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar arkasından çıkıp istikamet belirliyorlarmış.Bunu gören Amerikalı mühendis sormuş:
-Ne yapıyorlar böyle? Diye. –Rampada yolun güzergahını belirliyorlar, demişler. Amerikalı pek tabiî ki anlayamadığını belirtmiş , bizim Kayserilinin biri de –Eşek yüzde 7 eğimin üstüne çıkmaz biz de eşeğin izinden kazık çakarak yol güzergahını belirliyoruz, demiş. Amerikalı bu, hemde diplomalı mühendis patlatmış kahkahayı ve demiş –Peki eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz, diye. Kayserili cevaplamış -AMERİKADAN MÜHENDİS GETİRİYORUZ” =)

Demem o ki dostlar, eşek iyi bir kılavuzdur vesselam. Gittiği yolu unutmaz,akıllıdır,çamura düşmez. Bu yüzden “eşek bir defa çamura düşer” demiş atalarımız.

Bizim diplomalılar, koskoca Merzifon’dan gelen eşeği küfürden sayıyorlar. Siz kalkın Osmanlı ordusu için Merzifon’da yetiştirilen o güzelim cancağazım hayvan-ı selimi küfürden sayın.

Eşek altında buzağı aramayın arkadaşım.
İki ayaklıların işine yaramaz olunca kovmuşlar eşekleri köylerden tarlalardan. Böyle vefalı onurlu yalan dolan bilmeyen mülayim ve dünyanın en güzel gözlerine sahip hayvanı incitmeyin…

Siz samandan, ottan, balyadan anlıyormusunuz da eşeğin hoşaftan anlamasını bekliyorsunuz?

Karşınızdakine hakaret edeyim derken, övgüyle yüceltmeyin…İncitmeyin şu narin hayvancıkları. Eşekleri tanımaya çalışın…

Sizi eşek yerine koyduklarında yerinmeyin belki eşekoğlu eşeksinizdir de haberiniz yoktur...


Nupelda KARABUĞDAY